26 Aralık 2024 Perşembe

Şerefsiz

 Öyle sağlam bir hayal kırıklığı oldu ki üzerine durup yazmamışım bile. İnanılmaz geldi şu an bunu fark etmek.

Daha garip bir farkındalık var ki, Deniz ile ilgili beni asıl üzen ne karar veremiyorum.

Onunla çok tatlı, umut dolu başlayan şeylerin içinin kof çıkması ve benim yeşerme umudu taşıyan bir aşkı toprağın altına gömmek zorunda kalmam mı? Yoksa aslında bana duygusal manipülasyon uygulayıp fiziksel olarak da istismarın kıyısından dönmesi ve beni korkutması mı?

O gün onunla yataktayken, kendimi tutamadım diyerek içime girmeye yeltendi. Ve ben buna odaklanmamayı seçtim. Bilinçdışı bir seçim. Beni koruyacak olandı. 

Duygusal hasarıma odaklandım, yani hayal kırıklığına. Çok güzel başlayan bir şey nasıl böyle bir yere varabilir diye düşündüm durdum, bize yazık etti diyip durdum, tek odaklandığım İstanbul'da tekrar karşılaştığımızda onu pişman etmekti. Ama yüzleşerek değil, bağırıp çağırıp onun yüzüne bir şeyler vurarak değil. Çok güzel, çok neşeli, çok umursamaz olacaktım ve o benim gibi bir kadını kaybettiğine üzülecekti. Odağım buydu. Nitekim odaklandığım gibi de oldu, şükür.

Ama benim odağımın bu olması, şu an düşününce garip geliyor. Tamam, arada iş bağı olduğu için bağırıp çağırmıyor işi çirkin bir boyuta taşımıyorum. Bana ısrarcı davrandı, ama daha ileriye gitmedi. Durduğu için şükrediyorum, ama ona minnettar değilim. O bende sağlam yara izleri bıraktı. Hissediyorum arada bir. 

Allah'a şükrediyorum. Beni korkunç bir şeyin kıyısından aldığı için. Teşekkürler Allahım. 

Bir gün mastürbasyon yaparken, aklımdan eski cinsellik yaşadığım partnerlerim geçti. Ve birden çok kişiyi düşünmek bana mide bulandırıcı geldi. Ama Deniz ile olan deneyimimi düşününce ağlamaya başladım. Ağlayarak bitirdim. Keyifli değildi. Ama sanki tamamlamam gereken bir şeydi o.

Daha ilginci ise, daha sonra bir ara mastürbasyon yaparken otelde olduğumuz o gün her şey istediğimiz gibi ilerleseydi ya da bizim onunla ilişkimiz otursaydı ve ben de hazır olup seks yapabilseydik nasıl olur diye düşledim.

Beynim tramvaya karşı savaş açıp olanı biteni normalize ediyor belli ki.

Teşekkürler beynim.

Ama yine de, odağım asla ve asla "Deniz aramızda olabilecek güzel şeyleri mahvetti. Keşke başka olsaydı." olmamalı.

O düşünebileceğim güzel ufacık bir şeye bile mahal bırakmadı. Yaptığı manipülasyon ve istismar yeltenmesi, asla ve asla göz ardı edilmemeli. 

O karakterde bir adam, üzerine düşünmeye, her şey farklı olsa nasıl olurdu diye tasarlamaya, ya da geçmiş güzel anları düşünmeye değmez.

Pişman ve buruk baktı ya o gece. O kadar bile bakamaması gerekirdi normalde. Allahın cezası.

Bir de düşündüm neden merhaba bile demedi diye. Dememeli zaten! Benden sonsuza dek uzak olmalı. Yanımdan yakınımdan geçmemeli ve adımı dahi zikretmemeli. Rezil şerefsiz!

27 Kasım 2024 Çarşamba

Aşkı Tezahür Ettirmek

 - Bir ilişkim olursa nasıl bir insan olurum?

- Günlük hayatta nasıl davranırım? Hal ve tavırlarım nasıl değişir?
- Düşünce yapımda neler değişir?

- Nasıl hissederim?
- İlişkimde yaşanan herhangi bir durum içinde nasıl hissederim?

- Bana ideal ilişkiyi yaşatacak adam nasıl görünüyor?

- Bana ideal ilişkiyi yaşatacak adam nasıl bir karaktere sahip?

- Tartışmalarımız nasıl oluyor? Birlikte bir davete katıldığımızda nasılız? Casual bir haftasonunu nasıl geçiririz? Arkadaşlarla birlikteyken nasılız? Tatile çıktığımızda nasılız? Evde nasılız? Yatakta nasılız?

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bunları düşün, ve ne hissedeceğini detaylıca düşünerek bir hikaye dizisi oluştur.

Hazır ol Hazal. 2025'te çok istediğin, çok hayal ettiğin o şahane adam ve o şahane ilişkiyi yaşayacaksın.

Oh be, doğru yerdeyim. Şu anda her şey tam hissine kavuşacaksın. Ait olacaksın, sahip olacaksın. Aşık olacak ve aşık olunacaksın.

29 Eylül 2024 Pazar

Affedilmeyecek adam top1 tolga

 sana yaptıkları için onu affetme.

neye ihtiyacın olduğunu bildiği halde ihtiyaçlarına kör oldu, sağır oldu, dilsiz oldu. doğru zamanda söylenecek tek kelime kaygılarını dindirebilecekken sustu. buna ihtiyacım var dedin kendi ağzınla sağır oldu. ne kadar zorlandığını gördü ama görmezden geldi.

hayatından bir türlü çıkmadığı için onu affetme.

sen git dedikçe geri geldiği için affetme.

sanki o gelmemiş de sen kovalamışsın gibi davrandığı için, sana kendinden şüphe ettirdiği için affetme.

o kadar peşinden koşmasına rağmen sana platonik muamelesi yaptığı için affetme.

artık yaşanan güzel günlerin hiçbir anlamı yok dedirttiği için affetme.

ONU ASLA AFFETME.

ne onunla ne onsuz deme.

onsuz çok daha iyisin. harikasın.

o seni belirsizlikler içinde bırakmadığı zaman sen çok iyisin.

kendi yolunu seçebilecek bilinçtesin. defalarca seçtin. hiçbir şeyi düzeltmeye yönelik hareketi olmadan seni yolundan etti. bencilce davrandı.

ağzında hep seni üzmek istemiyorum lafı varken bencilce sırf onun hayatında durmanı istiyor diye seni yıprattığı için onu affetme.

bencillikleri yüzünden onu affetme.

isterse multimilyoner olsun. sana asla sahip olamayacak. o asla sana sahip olamayacak.

onun cezası ömrünün sonuna kadar sensiz kalmak olacak. ömrünün sonuna kadar senin gibi birisi çıkmayacak karşına. kimse senin kadar sabırlı davranmayacak. kimse senin kadar huzur veremeyecek.

aradığında açmadığı için affetme onu.

hep ulaşılamaz adamı oynadığı için affetme onu.

ilişki yapamayacağını bile bile senin kalbini çaldığı için onu affetme.

AFFETME ONU. UZAK DUR. ZİHNİNİ ONDAN UZAK TUT.

YALVARIRIM KOPART KENDİNİ.


4 Eylül 2024 Çarşamba

tolga

 Neden bilmiyorum çok güven duymuştum varlığına.

Sırtımı hep sana yaslayabilirim ve varlığını hep orada hissedebilirmişim geldi.

Sanki senin olduğun her yer bana kır çiçekleriyle dolu bir bahçe, güzel ağaçların altına kurulmuş bir akşamüzeri sofrası olurdu ve ben ayaklarım yere değmeden dolaşır dururdum dünyada. Garip biliyorum, ama böyle hissetmiştim.


İnsan işte, benim bu kişiyle güzel bir yolum olur sandığı her kişinin hayatından kovuluyor bir şekilde.

İstenmiyor, istense de yeterince istenmiyor, uğruna hayatın akışına müdahale edilecek kadar istenmiyor.

İnsan işte, sakınılmıyor. Kıskanılmıyor. Merak edilmiyor.

Öyle bir imaj çizmiştin ki, "sevgili olmasak da ben senin hayatında olan biten her şeyi bilmek istiyorum, hayatında olmaya devam etmek istiyorum" demiştin. Gerçekten sandım ki şartların el vermiyor ilişki yaşamaya ama bana da çok değer verdin, kapıldın, vuruldun ve bana dair olan merak duygun hep baki kalacak.

Değer vermemişsin ki. Merak etmemişsin hiç. 6 gün oldu, birbirimizden haber almadığımız koca 6 gün. Ve sen beni hiç merak etmedin. Hayatında bir şeyler olup bitti, hiç beni haberdar da etmedin. Bilmemi istemedin içinde olup bitenleri. Sen beni istemedin. Değer vermedin. Aşık falan değildin bana. Her şeyin yalandı. O güzel bakan gözlerin, o şefkatli sarılışın, saçım okşayışın, kolum acımasın diye elini dirseğimin altına koyuşun, öpüşün, koklayışın her ama her şeyin yalandı. Sıkıca sarılıp sabaha kadar bırakmadan uyuman hepsi yalandı. Uzun yatak sohbetimiz yalandı. 

"ben var ya seninle dünyanın her yerine giderim, seninle her şeyi yaparım" demiştin, yalandı.

"bana ideal sevgiliyi sorsalar tam olarak seni anlatırdım, senin gibi birisini isterdim ki seni çok istiyorum, ama ilişki yapamam" demiştin, yalandı. benim gibi birisini de istemedin. sen sadece zor zamanlarındaki pusları dağıtışımı sevdin. sen beni sevmedin. hiç hem de. sen benim senin hayatına olan dokunuşumu, sende yarattığım heyecanı sevdin. sen bana hiç değer vermedin.

"hazal mükemmel bir kız, şartlarım el verseydi evlenirdim ben o kızla." demişsin. yalan. hepsi yalan.

hayatında bir kez bile evlilik düşünmeyen bir kız olarak beni bile bu fikre sıcak baktırdın biliyor musun? düşündüm, evlensek nasıl olurdu diye. rahat olurdum, rahat hissederdim, güvende hissederdim. tolga halleder derdim, o beni şefkatiyle sevgisiyle sarıp sarmalar her şey düzelir derdim. gelip sana sızlanabilirdim belki küçük bir kız çocuğu gibi. dudaklarımı büke büke şikayet ederdim bir şeylerden, sen eğlenirdin benimle. gözlerim dolu dolu bakardım "öyle bakma üzülüyorum" derdin, bakışlarımdaki pusu gizlerdim. dizlerine yatardım, sen saçlarımı okşardın. boynuna gömülür kokunu içime çekerdim.

11 Temmuz 2024 Perşembe

durma

 kim kimden üstün şimdi?
benim gönlümde hissettiğim bu yangınlı sızının sendeki karşılığı ne?
yüzümü gördüğünde, fotoğrafımı gördüğünde, ismimi gördüğünde, bir gece yolda başını cama yaslamış şarkı dinlerken veya gece yatağında uykuya dalmadan önce geliyor muyum aklına? geldiğim zamanlarda nasıl bir his kaplar içini?
ufak da olsa burkul isterim. olabilecekken ihtimallerin hepsinin bir anda yok oluşundaki o yadsınamaz büyük payını gör isterim. 
çünkü ben elimden geleni yaptım inan. bilmediğin sebeplerin hiçbir zaman umurunda olmadı bilirim, yine de bir düşün isterim. "bu kız iyi dayandı valla ya diye". ben kendimi bu kadar sabırlı görmedim hiç. bu kadar isterken görmedim. tiksinmeden, daha fazlasından korkmadan dokunduğum ilk adam oldun sen mesela. kendimi kucağına kaygısızca bırakmayı istediğim (ama gerçekleşme ihtimaline rağmen) ilk sen oldun.
beni kucağına al ve sonra yatağında altına veya önüne fark etmez. ne yapmak istersen yap istedim. o kadar açıktım sana.

sadece dürüst olman yeterdi, bana yalan söyledin demiyorum ama hiçbir zaman tam olarak ne istiyorsun ya da ne düşünüyorsun bilemedim.
ben sana takıl geç bir şey istemiyorum demiştim.

bu ne demek, ben seninle fuckbuddy olmayacağım demek.

sen gerçekten ne istedin?

fuckbuddy olmak mı istedin? hiç bilemedim. öyleyse 1.5 ay neden konuştuk?

eğer bana deseydin ki benim seninle duygusal bir ilişki yaşama ihtimalim yok, ben de ona göre biçimlendirirdim sana dair beklentimi.

bilseydim, eğer gerçekten benimle duygusal bir şey yaşamak istemediğini bilseydim sana derdim ki. gel tüm düşüncelerimizden, tüm kaygılarımızdan ya da aramızda ne olacak ne yapmazsam niyetim dışı bir imaj çizmem kaygısına düşmeden 1-2 gün geçirelim. O günlerde içimizden birbirimizin gözlerine bakarak şarkı söylemek geldiyse yapalım, ya da sokakta el el yürümek geldiyse yürüyelim, sahilde dondurma yarken sanki iki aşıkmışız gibi gülüşerek sohbet edelim, sonra eve gidip deliler gibi sevişelim. Bu 1-2 günün ardından ne yaşandı ne oldu diye hiç düşünmeyelim. Sadece o 1-2 gün müthiş geçmiş olsun. Ardından birbirimizi bir daha hiç görmeyelim. Bu rahatlıkla o 1-2 günü dünyanın en tutkulu aşıklarıymış gibi geçirelim derdim.

Bunu gerçekten de isterdim.

Hani bana demiştin ya, "en kötü summer love yaşamış oluruz.1 tam olarak onu yaşayıp sonrasında hiç olmamış gibi hayatlarımıza dönebilirdik. birbirimizi belki bir daha hiç arayıp sormazdık. belki her yerden çıkartıp engellerdik. adını hatırlamazdım, sen zaten çoktan unutursun.

Ama bilseydim işte, gerçek düşüncelerini bilseydim.

Şu an kendi çizgilerimle belirlediğim o yolun vardığı yerde koca bir karmaşanın ortasındayım. Duygu karmaşasının göbeğindeyim. Üstelik bana kılavuz olacak ışıklarım da yok. Kırmızı, yeşil ve sarılar yok oldu. Nerede durmalıyım, ne zaman geçmeliyim, ne kadar beklemeliyim bilmiyorum. Hiçbir şey hesap etmeden o kadar uzun süre ilerledim ki, yorulmadan devam etme hakkımı kendi ellerimle kadere teslim ettim. Şu noktadan sonra yalnızca ebedi bir bekleyişin ağırlığında ezilmek dışında bir şans göremiyorum. Kendi ellerimle kendi ayaklarımı zincirleyip ucuna ağır bir taş bağladım. Bir adım sonrası deniz, ve bir adım daha atarsam o ağırlık beni denizin karanlık sularında sonsuz ve son bir gezintiye çıkartacak. O yüzden durmak zorundayım. Ama keşke durmak ilerlemekten daha kolay olsaydı biliyor musun? Hani yabancı ülkelerde  "Şu kadar süre boyunca  hiçbir şey yapmadan yatan katılımcılar şu kadar ödül kazanacak." şeklinde yarışmalar düzenlenir ve bizler durduğumuzda "Yahu bunda ne var, yattığın yerden temiz para kazanmak kadar kolayı var mı?" deriz ya. Şimdi anlıyorum ki o öyle göründüğü kadar kolay bir şey değilmiş. Durmak ıstırap vericiymiş. Hiçbir temas edenin yokken, değişen hiçbir koşulun yokken devamlı bir Çin işkencesine maruz kalmakmış.

Bu işkencenin ne zaman sona ereceğini kim bilebilir? Düşünmeyi bırakınca kurtulursun. Kurtulabilme umuduyla düşünmemek istersin. Düşünmek istemiyorum dedikçe daha çok düşünürsün. İşte asıl o zaman düşünürsün. Düşünmek... İnsan beyninin kendini zehirleme mekanizması. Panzehri henüz icat edilmemiş, ne kadar düşünüp ne kadar acı çekersen o kadar uzaklaşıyorsun zehirlenme ihtimalinden. Hasta olmamak için önce çokça yataklara düşmek, bir zehre bağışıklık kazanmak gibi.

5 Temmuz 2024 Cuma

Dostça Tavsiye

Dostça bir tavsiye duymak istersen, kalbini değil aklını temizlemen gerekiyor.
Aşkı, ilişkiyi, seksi, özgürlüğü, bağımsızlığı koyduğun yerleri oturup bir düşünmen gerekiyor.
Kalbine daha önce düşüp yeşeren ve köklenen birisi oldu mu gerçekten bilemiyorum.
Ancak aklın hep ikililiklerde değil mi? O mu bu mu diye düşünüyorsun? Hangisinin potansiyeli daha iyi? Belki ikililik değil üçlük dörtlük, bunu sen bilirsin. Şimdi bir de aklına ben düştüm. Bir de benimle ilgili düşünüyorsun, Hazal'la ne istiyorum, ne istemiyorum, istemediklerimi söylersem istediklerimden de olurum. Belki gerçekten beğeniyor ve beni yanında tutmak istiyorsun, aklımda olmayı aklımla oynamayı seviyorsun. Beni heyecanlandırmak hoşuna gidiyor, akabinde sende heyecanlanıyorsun. Hiç keşfedemeyeceğini düşündüğün bir bedeni keşfetme ihtimali çekiyor seni bende.

Ama söylemene gerek yok. İstediklerine saygım sonsuz az çok da biliyorum. Ama istemediklerinle yüzleşemedin bile, beni de yüzleştiremedin. Lakin sen sussan da, her konusu açıldığında kaçsan da ben anladım. Çoktandır anlamam gerekenle kendi kendime yüzleştim.

Bu yüzden gidiyorum senden. Hiç varamamıştım gerçi. Ama varabilme umuduyla günlerdir, haftalardır yol alıyordum. Sabırla, hassasiyetle, hislerimi ve korkularımı bastırıp hiç dile getirememe pahasına da olsa. 

Sen bana varmayarak belki en iyisini yaptın.

Kurumuş bitkiyi yaşatmaya çalışmanın yarattığı kuraklık

 Issız adamlar ve girdikleri “hayatın en büyük sillesini ben yedim” tripleri.

Bu ıssız adamlar neden hep entellektüellerden çıkar?
Koleksiyonerinden, müzisyeninden, kitapseverinden, oturup sabaha kadar sohbet edeceğin kadar donanımlı olandan, bir ömür sıkılmayacağın bir karaktere sahip olanlardan, sana çok şey katıp seni geliştirecek olandan…


Sanırsın ki kendini ruh damarlarından besleyen birisinin kalbini saran damarlar da kuvvetlidir, o kalp iyi beslenir, aidiyeti, ezeli ve ebedi aşkı iyi bilir. İyi sever, sevilince ışıldar.

Halbuki ruh damarlarından beslenmeyi başarırken kalplerini ıssız bırakır ve yosun tutmasına sebep olurlar. Çok aşk hiç aşktır ama bunu göremezler. Özgürlük, keyif, neşe birden çok dilde, birden çok zihinde, birden çok bedendedir sanırlar. Bu bir yanılsamadır, çünkü bir zihnin ilk bakışta tüm katmanlarını keşfedemezsin. Hiçbir kalp ilk fırsatta tüm sırlarını açamaz sana, tüm efsununu göremezsin. Bir beden sana sayısız deneyim ve keşfi de yaşatabilir; bağlılık, arzu ve ten uyumu daha fazlasını görebilmek için yeterli ateşleyicilerdir.


Bu ıssız adamlara hep kalbini her kırgınlıktan sonra yeniden yeşertmeyi başarmış, o kişiye bir baharı vaad edecek kadınlar denk gelir. Nitekim ıssız adamlar o yemyeşil kalbi kuraklığa terk eder. İlgisizliğiyle, bağımsızım tripleriyle, yoğunum bahaneleriyle ve kalbini hiç açamayışıyla. Öyle bir tavır takınırlar ki sanki kalplerini açamayışlarının sebebi karşılarındaki kadındır. Belki asıl korktukları açtıklarında o kadının karşılaşacağı için kof bir et parçasına sahip oluşlarıdır. Ruhsal alemde yoktur belki bir ederi. Yalnızca gizi, süslü sıfatları merak uyandırır öylelerinin kalbi için.


Yine de anlamak lazım diye yaklaşmak isterdim ancak herkesi anlamanın tek ederi hiç kimse tarafından anlaşılamamaktır, bunu bilecek kadar yaşadım.

Tek derdim kendimi anlamak artık. Anlatmak da değil. Beni anlamak isteyen zaten rengini belli eder.


Kurumuş bitkiyi yeniden canlandırmak için girilen o fuzuli çaba, kökleri hala sağlam mı değil mi bilmeden. Ya da hiç salabileceği kökler geliştirebilmiş mi bilmeden. 


Şerefsiz

 Öyle sağlam bir hayal kırıklığı oldu ki üzerine durup yazmamışım bile. İnanılmaz geldi şu an bunu fark etmek. Daha garip bir farkındalık va...