28 Haziran 2024 Cuma

Bilememe Hali

Neyin ne olduğunu bilememe hali. Ne hissettiğini, ne hissettirdiğini, ne olduğunu, ne olacağını, ne olmasını gerektiğini, ne yapacağını, korkup korkmaman gerekip gerekmediği, içten mi olman yoksa taktik mi yapman gerektiği, ne demeli ya da neyi demeli, dense de ne kadar denmeli.

Anlatsan ne kadar anlar, anlatmana değer mi, anlatsan önemser mi? Bunlar hep soru işareti.

Kapılır mısın, kapılsan ne olur, çok mu acı çekersin yoksa güzel bir deneyim mi yaşarsın? Bunlar korku balonu içindeki soru işareti.

Bazen düşünmek, çok düşünmek ve her adımı hesap etmek gerekir. Bazense düşünmek her şeyin mahvedicisidir. Durmak gerekir, düşünmemek gerekir. Kalbin ne derse onu takip etmek gerekir. 

Durup bakıyorum ve bunca yıl aklımı öne alarak verdiğim kararların sonucundan ne kadar mutlu olduğumu tartıyorum. Yalnızlık ve sevip sevilme arzusuyla geçen o yılları görünce aklıma şükredemiyorum.

Evet yara almadım belki, yani alabileceklerim içinde olabildiğince az aldım çünkü korudum kendimi.

Ama mutlu da olmadım aslında olabileceğim kadar. 

Arzularım, duygularım, isteklerim hep zihnimin dört duvarında kalakaldı. Kafamda yaşadım, kalbimde hissettim ama kendi kendime. 


Korkup kaçmaya gerek var mı cidden?
Neden korkuyorsun?
Hissetmek neden bu kadar korkutucu?
Neden ağzını açıp kendinle ilgili bir şeyler anlatmaktan acizsin?
Önemsenmeyeceğine olan inancın neden bu kadar derinlerde bir yerlerde ve yerleşmiş?
Bu kafadan ve bu kaygıdan çıkmak çok mu zor?

Aklım ve kalbim sağlam savaş içinde. 
Ama beklenin aksine kalbim sal gitsin savaşma kendinle ve isteklerini diyor, ama kalbim üzülmekten çok korkuyor. Ya da hissetmekten. 
Hissetmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki, ufak da olsa bir kıpırtı hissettiğimde tüm bedenim bir akıma kapılmış gibi hissediyorum.

Bu tür konularda akışına bırakmak çok zorken ben belki sırtımı hiç yaslayamayacağım, içimi ve kaygılarımı açıp rahatlatılmayı bekleyemeyeceğim birisine kapıldım.

Kapıldım mı?

Onda neredeyim? Neyim? 

Ne düşünüyor, ne hissediyor bilmiyorum. BİLMİYORUM.


9 Haziran 2024 Pazar

karşılıksız aşk ve self sabotage

 karşılıksız aşk sık sık başa geliyorsa bunun sebebi self sabotage olabilir.

- gerçek bi ilişkiden korktuğumuz için (evet. hiç ilişkim olmadı ve ilişkinin gerektirdiği tüm o şeyleri yerine getirebilir miyim emin değilim. sürekli vakit geçirmek, sürekli irtibatta olmak, cinsellik yaşamak, birlikte bir hayatı paylaşmak. bunları hem çok istiyorum hem de çok korkuyorum. insanın bildiği bataklık bilmediği okyanustan iyidir?)

- açılmaktan korktuğumuz (var. duygularımı, geçmişimi, zihnimdeki en saf düşünceleri paylaşıp yine de anlaşılamamaktan korkuyorum.)

- bi insanın karşısında savunmasız kalmaktan korkmak. (mesela aybükenin karşısında savunmasız kaldım. tüm kalbimi içimi açtım. sonrasında onu kaybetmemek için ona katlandım.)

- bağlılıktan

- fedakarlıktan korkmak

gibi sebeplerden bir ilişki içinde bulunmadan da aşkı hissetmek için karşılıksız aşk güzel bir seçenek gibi duruyor.

uzun vadede faydasız. çünkü:

gerçek bir bağlantı, aidiyet, temas yok. bu yüzden hep aç kalıyor ve tatmin olmuyoruz. ihtiyaçlarımız giderilmiyor. gerçek ilişkinin psikolojik faydalarından mahrum kalıyoruz.

karşılıksız aşk iyi gelmiyor, kötü geliyor.

bazen öz saygı düşüklüğünden de başa gelir. gerçekten sevilebilir bulmuyoruz kendimizi bu yüzden karşılıksız aşk öyküsü tekrarlanıyor. uzaktan, habersiz sevmek.






neden karşılıksız aşka düşüyorum?

- ben ne tip insanlara karşı karşılıksız aşka düşüyorum? hep kendimden zekiler mi? daha başarılılar? daha çekici olanlar? kendimde olmayanı mı arıyorum?

(genelde benden farklı bir hayat tarzı ve ilgilere sahip insanlara çekiliyorum. bu insanların ortak özellikleri entellektüel olmaları.  benden farklı oluşları cezbediyor çünkü merak ediyorum. yaşadıkları hayatı, onların merakları ve bildikleri... onlara ilgi duyarsam entellektüel ilgilerine de ilgi duyarım ve bu bahaneyle bunları da öğrenirim gibi bir şey belki? hasan mert en yoğun platonikliğimdi, ingilizcesi anime sevgisi vs benden farklıydı. şu an birey müzisyen, bambaşka ve imrendiğim ancak çok uzak olduğum bir hayat. mete dış görünüş olarak çok idealimdi. karakteristik çok bir şeye özenmedim galiba, aurası başkaydı.)

- hayatımın hangi dönemlerinde buna meyilliyim? öz saygının düşük olduğu dönemlerde buna daha sık rastlanır. kalp kırıkken, öz güven düşükken vb.

(hasan mert'e lise başında tutuldum. yeni bir ortamdı. yalnız mı hissettim? mete üniversite 3'te. aslında mentalim vs. iyiydi. ama bahar aylarıydı. gönül yaylarım gevşemişti. birey de şu an. bahar ayları)

- çocuklukta nasıl bir ortamda büyüdüm? 

(büyük ailem tarafından en sevilmeyen çocuk olduğuma inanırdım. dayımlar ve dedem beni sevdiklerini belli etmezdi ama beyza ve bilalle ilgilendiklerini hatırlıyorum bu yüzden kendimi çok değersiz ve sevilmez hissederdim. çekirdek ailemde ise sevildim aslında.)

- sevilebilir olduğuma inanıyor muyum?

(hayır, hala bile düşündüğüme şaşırdığım bir şey bu ve ağzımdan şöyle bir şey çıktı geçenlerde:

"bir erkek beni arzulayabilir buna çok okeyim çok kiloluyken de bu oldu daha zayıfken de, ama bir erkek beni neden sevsin ki? neden beni düşünsün hep?"

çok ilginç. belki arzulandığım gerçeğine temas edip sevilebilirliğimle ilgili hiçbir kanıtım olmadığı için böyle düşünüyorum ama, yine de böyle yanlış bir düşünceye sahip olmak beni üzdü. şaşırttı.)

- bir ilişki yaşamaya hazır mıyım?

(bunu nereden bilirim ki?9

- birisinin karşısında savunmasız olabileceğime inanıyor muyum?

(olurum)


aşkın büyüsü elde edememek ve idealize etmekten mi geçiyor?

aşk karşılıklı bir forma bürününce o idealize hali gidiyor ve gerçekleri görüyoruz.

sevgi farklı bir şekle bürünüp devam eder ya da biter.


idealize etme hali.

karşılıksız aşk çoğu zaman yoğun bir tutulmayı beraberinde getirir.










8 Haziran 2024 Cumartesi

duygusal yatırım

Normal şartlarda bıçak gibi kesip atacağım olaylarda yapıcı olmaya çalıştığımı fark ediyorum seninle olan iletişimimizde.
Zorluyor muyum? Kendimden mi taviz veriyorum? Olmadığım birisi gibi mi davranıyorum?
Yoksa seninle aramızdaki her neyse düzgünce ilerlemesi için zaman mı tanıyorum?
Eskiden en ufak şeyde başımdan def ettiğim o insanları yeterince istemediğimden mi yaptım bunu? Onlarla olabilecek ilişki ihtimalini rahatça sabote edebildiğim için mi? Yoksa gerçekten kırmızı çizgilerime mi bastılar? Canımı sıkan şeyleri güzellemeye dair bir çaba harcamaya gerek duymamıştım onlarda, bu neden?
Seni onlardan farklı yapan ne? Merak mı? Sen tarafından onaylanma arzusu mu?
Seninle konuşurken "şunu derse/şunu yaparsa istediğim onaylanmayı alır ve sıkılırım."  dediğim şeyler gerçekleşse de sıkılmadım senden, onaylandığımı da hissetmedim. Belki yeterince avucumda hissetsem seni bitecek. 
Bir yanım ait hissetmek istiyor, egolardan, elde etme arzusundan sıyrılmış gerçek bir sevgi. 
Ama zorlanıyorum bu zamana kadar bunu bulamadım, ve şimdi bunun ihtimali var gibi hissederken de senden emin olamıyorum.
Aşk denen duyguyla arana zaman koyduğunu kendin dile getirdin, yani aramızdaki şeyin tensel bir çekimden öteye gidemeyeceğini açıkça anladım. Ama madem öyle, günlerce ne diye konuşuyoruz biz?
Eğer gerçekten aramızdaki şey tensel bir çekimden öte olmayacaksa, duygusal bir yatırıma gerek var mı? 
Düzenli konuşmak, bu konuşmadan keyif almak, bazı problemler yaşayıp bunları çözmeye çalışmak, konuşmaya alışmak... Bunlar duygusal yatırımdır. 

Şerefsiz

 Öyle sağlam bir hayal kırıklığı oldu ki üzerine durup yazmamışım bile. İnanılmaz geldi şu an bunu fark etmek. Daha garip bir farkındalık va...