İçimde hiçbir zaman sevilemeyeceğim gerçeğinin farkında olmanın verdiği bir soğukkanlılık var. Nereden biliyorsun? Neden karamsar düşünüyorsun? Daha çok gençsin! deniyor. Nereden mi biliyorum? Çünkü bu gerçeğin yarattığı kalp sızıntısını ta derinden hissediyorum.
Benim gözlerime şefkatle bakan bir çift göz hiç olmayacak, hissediyorum. Neden olsun?
Şefkat sahibi bir çift göz neden beni seçsin? O gözlerin sahibinin kalbi beni neden bulsun?
Buldu diyelim, neyimi sevsin ki?
Göbeğimi mi? Kilolu olduğum için büyük ve biçimsiz olan yüzümü ve gıdımı mı? Akneli ve yağlı vücudumu mu?
Kilo versem bunlar değişecek, neden kilo vermiyorum? Neden verdiklerimi misliyle geri alıyorum ve neden her seferinde vücudum daha da laçka bir hale geliyor?
Madem çözümün kilo vermek olduğunu biliyorum neden yapmıyorum?
Kilo verip de yine aynı kader üzerinde yürürsem yaşayacağım hayal kırıklığından mı korkuyorum?
Benim kalbimi kimse sarmalayıp ısıtmayacak, kimse sevgiyle ve şefkatle gözlerimin içine bakmayacak, kimse benim yanımda sıkılmak denen duygudan mahrum kalmayacak, kimse beni önceliği yapmayacak, yanımda ve benimle olmak için düzenlemeyecek gününü ya da hayatını. Ben kimim ki?
Başarılı değilim.
YBS'de 1 dersten kaldım. CBS'de 2 dersten kaldım.
Güzel değilim.
Yalnızım, sevilmiyorum.
Arkadaşlarım benim duygu durumumu önemsemiyor.
Sırtımı sıvazlayacak bir el yok.
Önceden anneme anlatırdım tüm üzüntülerimi ve kaygılarımı. Artık onu üzmek istemiyorum ayriyetten söyledikleri ruhuma tesir etmiyor.
Sende sevileceksin diyorlar, hiç beklemediğin anda olacak diyorlar.
İnanamıyorum.
Hayallerim vardı artık hiçbir detayını hatırlamıyorum, derinlere gömdüm o hayalleri çok derinlere.
Yenilerini de kuramıyorum zaten tekrar gömmekle uğraşmamak için.
Hiçbir hikayenin baş kahramanı değilim, herkesin hayatında bir figüranım. Herkesin ilişki başlangıcına-bitişine şahit olup heyecanlarını ya da üzüntülerini paylaşıp asla kendi sevincini-üzüntüsünü coşkuyla paylaşamayan biriyim.
Romantik komedilerdeki tutkulu aşk yaşayan başrolün en yakın arkadaşı rolündeki o silik kızım ben.
Alımlı erkekleri görüyorum. Diyorum ki tam benim istediğim gibi bir tip. Eli yüzü düzgün, güzel giyimli, uzun boylu, kalıplı.
Sonra diyorum ki, kızım bu çocuklar seni ne yapsın?
Gülüyorum kendime içten içe, bu soruya asla cevap veremiyorum.
Yeni hayal kuramıyorum evet çünkü aşkı hiç hissedemedim, bir ilişki nasıl yaşanmalıdır sorusunun cevabını tüm arkadaşlarım bende arar, onlara çok da güzel ahkam keserim. Ama bir ilişki nasıl yaşanır hiç bilmiyorum, çünkü yaşamadım.
İnsan sevgisini nasıl belli eder, sevgiyle karşılaşınca ne yapar bilmiyorum. Ben sadece kaçıyorum.
Her ihtimalden avuçtan fırlayan balık gibi kaytarıyorum.
Başlamayan bir şey bitemez, bitmeyen şey de beni üzemez. Birisi beni üzmeden ben noktalayayım diyorum. Hiç kimseyi tanıyamıyorum bu yüzden ve kendimi de tanıtmıyorum. Kimsenin gözlerinin içine dolu dolu bakmıyorum ve bana da bakmalarına izin vermiyorum. Ben çünkü sevgi nedir bilmiyorum ve bilmediğim şeyden de korkuyorum.
Küçümsenecek bu konuda duyduğum üzüntü biliyorum.
Lise boyunca hiç sevgilim olmadı, o zamanlar da üzülüyordum ama yine de çok başında olduğumu biliyordum.
Şimdi üniversitenin son yarısında bile değilken yine aynı durumu yaşıyorum. Hiç sevgilim olmadı üniversitedeyken de.
Kendimi lanetlenmiş gibi hissediyorum. 2009'da her şey benim aleyhime olacak şekilde yeniden düzenlendi, değil mi?
O zamandan beri hiçbir şey yolunda gitmiyor.
2008'de, ilkokul 2. sınıfta beni seven bir çocuk vardı Ali, sınıf arkadaşımdı. Neredeyse sevgili olacaktık. Ondan önce de bir sevgilim vardı. Adı Koray'dı.
2009'dan sonra bir daha kimse sevmedi beni.
2009'dan sonra kilo aldım ve bir daha hiç zayıf bir insan olamadım.
2009'da yaşanan şey yüzünden psikolojik bir rahatsızlığın taşıyıcısı oldum. Bir meşale gibi hala elimde taşıyorum sanki. Ateşi eskisi kadar harlı değil ama, harlanmayacağının da garantisi yok. Serseri mayın gibi benimle her an.